ÇİN UYGARLIGI
Çin uygarlığı Sarı nehrin oluşturduğu büyük balçık ovasında doğdu. Çinli çiftçileri erken çağlarda batı yaylasına çeken bu bereketli topraklardı.
Ancak iklimin giderek kuraklaşması, köylülerin bu topraklara yerleşmesini sınırladı. Ekili toprakların B.'sında kalan dağlar ve havzalar göçebelerin uğrak yeriydi; bunların sürekli gidip gelmeleri yerleşik halk için sık sık tehlike doğuruyordu.
Buna karşılık, G.'e doğru, topraklar tarıma daha elverişli ve verimli, arazinin dağlık ve engebeli olmasına rağmen, iklim daha sıcak ve nemlidir. Çinling dağlarının D.'sunda ovalar Yangzi deltasına kadar kesintisiz uzanır, sonra geniş vadiler Şi Ciang'ın tropik altı havzasına açılır. Yangzi'nin G.'inde yaşayan halklar cinli değildi, ama kuzeyden gelerek buralara yayılıp yerleşen cinli köylülerin yaşantılarını benimsemek zorunda kaldılar ve yavaş yavaş özümlendiler. Çin uygarlığı yeni ortama uyum sağlayarak başlıca tarım bitkisi olan buğday yerine pirinci getirdi. Böylece Çin ülkesi giderek, D.'dan B.'ya, özellikle de K.'den G.'e devasa bir yayılma ve yerleşme süreci sonunda oluştu.
Doğal koşulların büyük farklılıklar göstermesi ve ülkede yaşayan halkların ayrı etnik kökenlerden gelmiş olmaları, şüphesiz, güçlü bölgecilik duygularının sürüp gitmesine elverişliydi. Yine de ülkenin birliği, tarımsal yaşama bağlı bir tür toplumsal düzen sayesinde sağlandı.
G.-B.'da ormanlık yüksek dağlarda, K. -B.'da ise bozkırlar ve çöllerle sınırlı olan Çin, dışa pek az açılarak kendi kendine gelişmiştir. Bu doğal olarak görece bir yalnızlıktı: Orta Asya bozkırları engel oluşturdukları kadar bağıntı kurmaya da yaradıkları gibi, Himalaya dağları da Hindistan ile ilişki kurulmasına engel olmamıştır. Bu durum, yine de, Çin'in özgün bir uygarlığa ulaşmasını sağladı. Çin'i Doğu Asya'nın "eğitimcisi" durumuna getiren de bu özgün kişiliği oldu.
Kökenlerden efsaneleşmiş son hanedana Eski Çin tarihçileri tarihlerinin başlangıcını çok eski çağlarda egemen oldukları öne sürülen hükümdarlara değin götürürler, bu hükümdarları birçok yeni teknik ve kurumu yaratan bilge kişiler olarak gösterirlerdi. Fuşi kehaneti, Şınnong tarımı, Huangdi tekniği, Yao ve Şun hükümet yönetimini icat etmişlerdi. Gerçekte bu hükümdarlar, akılcı ve ahlakçı eğilimler sonucu zamanla efsanevi yönleri silinmiş olmakla birlikte, tümüyle efsane kahramanlarıdır. Konfuçiusçulara göre adı anılmaya değer ilk krallar üçü de bilgelik örneği olan Yao, Şun ve Yü'dür. Yü, onlara göre büyük bir su mühendisidir, büyük bir su baskınını önlemiş olduğu gibi ilk Çin hanedanı Şia'yı kurmuştur.
Şialar
Şialar üzerine kesin bir şey bilinmiyor. III. binyılın sonuna doğru ilk Çin krallığı' nı kurmuş oldukları, başkentlerinin Şan-şi'deki Anyi olduğu ve krallıklarının 500 yıldan çok sürdüğü sanılıyor. Efsanelerden öğrenildiğine göre bu dönemde tarıma dayanan ataerkil bir uygarlık vardı; bunun ana izleri Çin'in daha sonraki yaşamında görülmektedir. Tarihin en eski dönemlerinde, çok güçlü aile bağlan sayesinde çin köylüsü, yaşadığı toprakları genişletme ve işleme yolundaki becerisini kanıtlamıştı, avcı ve balıkçı olduğu kadar tahıl yetiştiricisiydi. Çinliler eskiden beri sıkıştırılmış topraktan ev yapmasını biliyor, kaplumbağa kabuğuna bakıp kehanette bulunuyor, bayram günlerini dinsel şarkılar söyleyerek ve dans ederek kutluyorlardı.
Şanglar (İ.Ö. 1770'e doğr. İ.Ö. 1050'ye doğr.)
Şialar'ın ardından gelen Şanglar (ya da Yin'ler yahut Şang-Yinler) tarih çağlarında krallık kurmuşlardır. Gerçekten de kazılar sonucu başkentlerinin bulunduğu yer bugünkü Anyang (Hınan) bölgesinde ortaya çıkarılmış, kemik ya da kaplumbağa kabuğu üzerine yazılmış yazılardan bu döneme ilişkin pek çok bilgi elde edilmiştir. Anyang'a gelip yerleşmeden önce Şanglar'ın başka birçok başkentleri olmuştu. Bunların temsil ettikleri tunç uygarlığının önce Peçili (bugünkü Bohai) körfezinin çevresinde ve Şandong yarımadasında geliştiği sanılmaktadır. Bu uygarlık, zamanla Sarı nehrin yukarılarına uzanıp Hınan'a yerleşti.
Coular (İ.Ö. 1050'ye doğr. İ.Ö 221)
Yeni krallık hanedanının kurucusu Vu Vang o zaman G.'de Yangzi'ye değin uzanan Çin'in batı sınırındaki Vei vadisinde Cou beyliğinin hükümdarıydı. Cou beyleri, üç yüzyıl boyunca yüksek Vei vadisindeki topraklarından ayrılmadılar. Bu dönemde Çin toplumu kralın (Vang) buyruğu altında, soylular, çiftçiler, zanaatçılar ve hayvan yetiştiricileri olarak örgütlenmişti.
İ.Ö. 770'e doğru, kuzey göçebelerinin istilaları Coular'ı topraklarından ayrılıp Sarı nehre yakın Hınan eyaletindeki Luo-yang'a yerleşmek zorunda bıraktı. Bu birinci dönemi yalnızca Sima Çien'in Tarihsel anı/ar'ındaki (Şici*) çok kısa öykülerden ve iki büyük fatih kral Zao ile Mu'nun romansı serüvenlerini aktaran efsanevi öykülerden öğreniyoruz.
Dong Coular ya da Doğu Coular dönemi İ.Ö. 722'den İ.Ö. 481'e kadar uzanır. Konfuçiusçuluk, bir güncenin adından dolayı "Çunçiu" ("ilkbaharlar ve Sonbaharlar") diye de anılan bu dönemde doğdu. Çin tarihi bu dönemle başlar.
Congguo (Orta ülke krallıkları) adı verilen devletler Sarı nehir havzasına yerleştiler. Diğer kavimlere.başka ırktan olmadıkları halde Çin kültürüne yabancı oldukları için barbar gözüyle bakılıyordu. Gök'ün oğlu, ülkeye, yani Tien Şia'ya (Gök'ün altındaki dünya) kuramsal olarak egemen yüce hükümdardı. Yalnız o, kral (vang) sanını taşıyabilirdi.
Çin ülkesinin sınır boylarındaki kimi beylikler bozkırlarda ve dağlarda yaşayan kabilelerle birleşmeyi başardılar. Böylece büyük devletler kuruldu ve bunların gücü karşısında Cou krallığı ve ülkenin ortasındaki küçük devletler etkinliğini yitirdi. Bu dönemdeki birkaç beylik daha o zamanlar geleceğin Çin eyaletlerini haber veriyorlardı. Dört devlet politikayı yönlendiriyordu. Bunlar o dönemin büyük devletleriydi: Şaanşi bölgesinde Çin, Şanşi' de Cin, Şandong'da Çi, Hubei'de Çu (Hınan'ın kuzeyindeki Song da bunlara eklenebilir). Bu büyük beyler, toprakları üzerinde mutlak hükümdardılar. Krallığın çökmesinden sonra peş peşe hegemonyayı ele geçirdiler. Bundan ötürü, tarihte "Beş Egemen" (vuba) adıyla anılırlar. En ünlüleri olan Çi Egemeni İ.Ö. VII. yy.'ın ilk yarısında, Çin egemeni ise VII. yy.'ın sonunda ve VI. yy.'da yaşamıştır. Çin uygarlığı, bu dönemde Yangzi vadisinde yayıldı ve Cou krallığı bu bölgede kuruldu.
Bundan sonra, "Savaşçı krallıklar" (Canguo, İ.Ö. 481 - İ.Ö. 221) dönemi başlar. Bu önemli dönemde, Çin, XX. yy. başına kadar sürecek olan temel siyasal yapısına kavuştu. Çin konfederasyonu'nun artık hukuksal bir değeri kalmamıştı. Fetih savaşları derebeylik savaşlarının yerini aldı: büyük devletler yavaş yavaş küçükleri yutmaya başladılar. İ.Ö. 335'ten başlayarak beylerin çoğu kendi kendilerine kral (vang) sanını yakıştırdılar. Böylece Cou prenslerinin buyruğunu tanımadıklarını göstermiş oluyorlardı. Bunlar arasında iki devlet, G.'de Cou ve K.-B.'da Çin (Şaanşi) ötekilere üstün gelmeyi başardılar.
İ.Ö. 300'e doğru Çin uygarlığı için bir tehlike baş gösterdi. Şiongnular (bir olasılıkla Doğu Asya Hunları) ilk kez yazıtlarda adlarıyla anılmaya başladılar. Bu göçebe kavimler Çin'in kuzey sınırlarını tehdit ediyorlardı.
Çin beyleri, İ.Ö. IV. yy. sonundan başlayarak büyük bir fetih seferine çıktılar, böylece K.'de moğol bozkırlarından ve Mançurya ovasından Yangzi'nin güneyine kadar uzanan dağlık bölgelere dek bütün Çin'i fethettiler. 316'da orduları Çıngdu ovasındaki Sıçuan'a girdi ve 312'de Şaanşi'nin güneyini tümüyle işgal ettiler. Fetihler özellikle III. yy.'ın sonunda arttı.
-Çinler (İ.Ö. 221-İ.Ö. 206) İ.Ö. 221'den başlayarak en doğudaki ülke Çi'nin Çin beyi tarafından fethedilme-siyle Çin'in derebeylik sistemi çözülmeye yüz tuttu. Çin beyi kendini Birinci imparator (Şi Huangdi) ilan etti. imparatorluğun başkenti Şaanşi'de, Şi'an yakınındaki Şienyang oldu. Şiongnular'ın sızmalarını durdurmak için imparator kuzey-batı sınırına kadar uzanan ve 2 000 kilometreyi aşan Çin Seddi'nin yapılmasını emretti. Ayrıca, Mavi nehrin G.'inde, Kanton bölgesine (Nanhai) kadar uzanan geniş toprakları fethetti. Çin Şi Huangdi'nin başardığı en büyük iş, hiçbir hanedan değişikliğinden etkilenmeyecek merkeziyetçi bürokratik bir hükümet sistemi kurmuş olmasıdır. Bütün derebeylikleri ortadan kaldırmış, bütün yerel beyliklere son vermiş, soylular sınıfını parçalamıştır. İmparatorluk otuz altı eyalete, bunların her biri de birçok valiliğe bölündü. İ.Ö. 213'te Çin Şi Huangdi, eski soylular sınıfının ülkülerini anlatan "klasik" kitapların yakılmasını emretti. Yalnızca yararlı kitaplar (tıp, kâhinlik, eczacılık, tarım) korundu. Aydınlar baskıya uğradı, konfuçiusçular işkence gördü. Belirli bir ast-üst düzeni içinde çeşitli işlevleri olan kamu görevlileri sistemi kuruldu. Çin krallığı'nın yapısına uydurulan yeni Çin devlet kuruluşu, büyük ölçüde bakan Li Si'nin kişisel dehasının ve hukukçular düzeni denilen bir sistemin başarısının eseridir. Ortak bir yazı şekli oluşturuldu. Ülke, sonunda belirgin sınırlara kavuştu; ülke içinde birliği sağlamak amacıyla imparator iç surları ve yerel tahkimatı kaldırttı. Devletin istikrarını sağlamak amacıyla, kiracı köylüleri,belirli bir vergi ödeyen mülk sahipleri haline getirdi. Büyük ulaşım yollarının açılması da ulusal birliğin gelişmesine katkıda bulundu. Ne var ki derebeyleri sert yasaların baskısına katlanamaz olmuşlar, büyük bayındırlık işleri yüzünden angaryaya koşulan halk tükenmiş, devlet hazinesi de boşalmıştı. İ.Ö. 209'da Cin Şıng'ın yönettiği bir halk ayaklanması, Çin Şi Huangdi'nin (öl. 210) yerine geçen imparatorun despotça iktidarını sarstı, onu 206'da imparatorluktan ayrılmak zorunda bıraktı. İmparatorluk kargaşa içine girdi. Bunlara karşın 202'de, büyük bir toprak sahibi olan Liu Bang tahta çıkmayı başardı ve Han hanedanını kurdu