|
|
|
|
osmanli devletinde egitim kurumlari osmalida egitim |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
başlık
Osmanlılarda Eğitim Öğretim
Osmanlı Eğitiminin Hedeflediği insan Tipi:
Klâsik dönemde Osmanlı eğitiminin hedeşediği insan tipinde aranan ilk özellik, onun devlete ve yöneticilere itaatkâr olmasıydı. Ulaşım ve haberleşmenin sınırlı olması, bireyi kendi grubu içinde ve doğduğu yerde sürekli yaşamak zorunda bırakmıştı. Bu bakımdan, dünyayı değerlendirme, topluma egemen olan düşünceleri ve çeşitli bilgileri öğrenmeyi, kendi grubu içinde yapar, bu iş nesilden nesile devam ederdi. Birey daha çok yaşayarak, yaparak öğrenirdi.Edindiği bilgiler, çevresinin kendisini yönettiği ve çevrede geçerli ve yeterli olan bilgilerdi. Okuma-yazma düzenli bilgiyi kullanmak için gerekliydi. Bu da ulemaya aitti.
Bu çerçeve içinde eğitimin içerdiği konular aklî ve naklî bilimler diye iki grupta toplanmşıtı.
Klâsik Dönem Osmanlı Eğitim ve öğretim Kurumları:
Klâsik dönem Osmanlı eğitim kurumları, devlet kadrolarındaki elemanları yetiştirenlerle, düzenli bilimlerin öğretildiği medreseler ve asıl fonksiyonları yanında birer okul rolü oynayan diğer sosyal kurumlardan oluşurdu. Bunların içinde en önemlileri Enderun ve medreselerdi. Enderun, klâsik dönemde padişah sarayının iç teşkilâtına verilen ad olup aynı zamanda bir tür saray okuluydu. Okulun tarihi, II. Murat dönemine kadar uzamaktadır.Tam anlamıyla kuruluşu Fatih dönemindedir. Uzun süre Osmanlı devlet hayatına komutan, usta sanatkâr ve yönetici yetiştiren bu kurum, 1909 yılında kapatıldı. Enderun'a başlangıçta Devşirme sistemi ile toplanan Hristiyan çocukları alındı.
XVI.yüzyıl sonlarından itibaren Müslüman çocukları da alınmaya başlandı. Devşirme işi, rastgele değil özel yasasında belirlenmiş kurallara göre toplanırdı. Bu çocuklar, ortalama sekiz ile yirmi yaş arasında ailelerinden alınırdı. Türkçe'yi. Türk gelenek ve göreneklerini, islâm dinini öğrenmek üzere Türk ailelerin yanına verilirdi. Bir süre sonra ailelerden alınan çocuklar, Acemi Ocağı denilen yerlere gönderilir ve bir tür askerî eğitim görürlerdi. Buradaki eğitimin sonunda yapılan seçme ile başarılı olanlar Enderun'a alınırdı.
Enderun'da eğitim şu dört konu üzerinde toplanmıştı:
* Bedenî eğitim.
* Fiilen yapmak suretiyle saray işlerini öğrenme
* Yeteneğine uygun bir sanat dalında uzmanlaşma
* Teorik Öğrenimle islâmi bilgileri artırma.
Eğitim-öğretim birbirini izleyen yedi oda içinde verilirdi. Odalara koğuş da denirdi. Diğer devlet dairelerinde de usta-çırak anlayışı içinde çeşitli elemanlar yetişirdi. Medrese, Osmanlı Devletinin dayandığı sistemlerin temel düşüncesini veren, çeşitli bilgileri öğreten en önemli eğitim kurumuydu. Medrese teriminin sözlük anlamı "ders okunan, ders verilen yer" demektir. Medrese, esas olarak üç bölümden oluşurdu. Bunlar hâriç, dâhil ve şahın bölümleriydi. Bu üç bölüm de kendi içinde alt bölümlere ayrılmıştı. Eğitimin ilk basamağı olan Medreselere, sıbyan mektebinden sonra başlanırdı. Bunlara mahalle mektebi de denirdi. Okuma-yazma bilen ve bu işe uygun olduğu kabul edilen herkes sıbyan mektebinde öğretmen olabilirdi. Okulun belirli sınışarı ve süresi yoktu. Her öğrenci, öğretilen bilgiyi öğreninceye kadar okula devam ederdi. ilk Osmanlı medresesi 1330 yılında iznik'te Orhan Bey tarafından kuruldu. Daha başta Bursa, Edirne ve istanbul olmak üzere hemen hemen her Osmanlı, şehrinde medrese açıldı. Bu medreselerin içinde Fatih'in açtırdığı, Sahn-ı Seman ve Kanunî'nin açtırdığı Süleymaniye medreseleri en ünlüleridir. Bazı medreseler Öğretim alanlarına göre uzmanlaşmışlardı. Mesela, dârüttıp medresesi tıp eğitimi, Dârülhendese medresesi matematik ağırlıklıydı.
Medreselerde geleneksel olarak eğitim ve öğretimi yapılan bilimler naklî yani islamî bilgilerdi. Kur'an, Hadis, Fıkıh, Kelâm, Arapça bunlardan bazılarıdır. Bu bilimlerin yanında bazı uzmanlık medreselerinde pozitif bilimler de öğretilirdi. Bunlar arasında kimya, matematik, astronomi, felsefe, tarih, coğrafya sayılabilir. Devletin kuruluşundan Tanzimat'ın ilânına kadar medreseler, bilim adalet ve yönetim hayatına egemen oldular. Bu tarihten sonra ise gelişmeye engel kurumlar haline dönüştüler. Kendini yenileyemediği için her türlü yeniliğe de karşı çıkan ve ülkeye hiçbir yararı kalmamış olan medreseler, 1924'de çıkarılan bir yasayla kapatıldı. Kuruluş döneminde hızla gelişen fetihler, Osmanlı devlet adamlarını askerî alanda yeni bir girişimde bulunmaya şevketti. Bunun için .Kapıkulu Ordusu denilen düzenli ve sürekli bir ordu kuruldu. Yaya ve atlı olmak üzere iki ana bölümden oluşan bu birlikler devletin aylıklı ordusuydu. Bu orduda hizmet verenler daha önce de anlatıldığı gibi Acemi Ocağı denilen yerlerde bir tür askerî eğitim görürlerdi. Acemi Ocağı'nda çeşitli pratik ve teorik bilgilendikten sonra Yeniçeri Ocağı'nda sadece pratik askerî eğitim verilirdi. Ordunun destek birlikleri durumunda olan topçu sınıfının top döküm ve yapım tekniğinin eğitimi Tophane denilen yerde yapılırdı. Kılıçhane, tüfekhane, humbarahane, cebeci ocağı, lağımcı ocağı gibi yerler hem branşlarında üretim yapan büyük birer atölye hem de aynı konularda eğitim ve öğretim yapan kurumlardı.
Osmanlı Devletinde halkı bilgilendiren başka yerler de var. Camii, tekke ve zaviyeler, Devletin ilk üç yüz yılında sadece birer ibadet yeri değil, aynı zamanda dinî, ahlakî öğütler verilen yerlerdi. Çöküş döneminde camiler genellikle sadece ibadet yeri, tekke, zaviye ve dergâhlar ise vergi ve askerlikten kaçanların sığındıkları yerler haline dönüşmüştür. Osmanlı Devleti'nde esnaf teşkilâtı da birer eğitim yeri gibi kabul edilmelidir. Bunlar arasında en yaygın olanı ve tanınanı Ahilik teşkilâtı'dır. Burada eğitim-öğretim tamamen usta çırak çerçevesi içindedir. Osmanlı Devleti'nin ilk yarısında, eğitim kurumlarına girişte, bir sınıftan diğerine geçişte ve mezun olanların devlet hizmetine alınışında bilgi, beceri, yetenek ve dürüstlük temel alınmıştır. Bu tutum, devletin eğitim politikasının da temelini oluşturmuştur. Sağlıklı bir eğitim sisteminin yürürlükte olduğu bu dönemlerde devlet hızla büyümüş ve gelişmiştir.XVII. yüzyıldan sonra parlak dönem, yerini duraklama , gerileme ve dağılmaya bırakmıştır. Devletin ikinci yarısında rüşvet, iltimas, önemli makamların parayla satılması, yasaların devlet adamlarınca çiğnenmesi, ülke dışıdaki gelişmelere ilgisiz kalma, kısacası kişi çıkartanın, ülke çıkarlarından üstün tutulması yaygın duruma gelmiştir.
* Değişmeler ve Gelişmeler Dönemi:
Osmanlı Devleti'ndeki bu çözülme ve gerilemenin giderilmesi için yeniliklere ihtiyaç duyulmuştur. XVIII.yüzyıldan itibaren başlayan yenileşme ve reform hareketlerinde, eğilim konusuna öncelik verildiği görülmektedir. Başta medreseler olmak üzere Osmanlı eğitim kurumlarının artık tamamen bozulduğu ve çağ dışı kaldığını, eğitim reformuna verilen öncelikten anlamak mümkündür. Devlet, özellikle ikinci Viyana Kuşatmasından sonra toprak kaybetmeye başlayınca, devleti içinde bulunduğu çöküntüden kurtarma yolları arandı. Askerî, siyasî ve sosyal hayattaki yenileşme ve gelişmelerde batı. daha çok da Fransa Örnek alındı. I. Mahmut ve III.Mustafa dönemlerinde askerî eğitim kurumları olan Humbaracı ve Topçu Ocakları Batı tarzında teşkilâlandırıldı. 1734 yılında açılan Hendesehane, 1773'de kurulan Mühendishane, Avrupalı uzmanların öncülük ettiği. Batı tarzındaki ilk eğitim ve Öğretim kurumlandır. III. Selim'Ie birlikte devlet kurumlarındaki çağdaşlaşma hız kazandı. Modern eğitim kurumları başlangıçta sadece askerî alanlarda açıldı. II. Mahmut dönemi modernleşmenin daha da arttığı bir dönemdir. 1826'da askerî Tıp Okulu, 1834'de Mekleb-i Harbiye (Kara Harp Okulu) açıldı. Bu dönemde ilk kez Avrupa'ya Öğrenci gönderildi. Tanzimat'tan önce yapılan bu eğitim reformlarının tam başarılı olamamasının en önemli nedeni medresedir. Medrese, geçen yüzyıllar içinde kendini yenileyemediği gibi, açılan çağdaş eğitim kurumlarına da karşı çıkmıştır. 1828 yılında kurulan Mekteb-i Rüşdiye Nezareti ile eğitim-öğretim yeni boyutlar kazandı.
1857 yılında kurulan Maarif-i Umumîye Nezareti (Genel Eğitim Bakanlığı) çağdaş eğitim ve öğretim konusunda en önemli girişimlerden biridir. Batı tarzındaki bu yeni okullar giderek arttı, ama devletin ihtiyacı olan eğitim düzeyine ulaşılamadı. Görüldüğü gibi, modem anlamda açılan okullar genellikle askerî okullardır. Bunların en önemlileri Mühendishane-i Bahri-i Hümâyun (Deniz Harp Okulu), Mühendishane-i Ber-i Hümayun (Topçu Okulu) Mekteb-i Harbiye (Kara Harp Okulu). Mekteb-i Tıbbiye (Askerî Tıp Okulu)'dir. Orta öğretim düzeyinde eğitim yapan idadi ve rüşdiye denilen askerî okullar da açılmıştır. Bu son iki okul ülke çapında sivil orta öğretim kurumları olarak açılmıştır. Bunlara sultanî denilen bir tür liseler de eklenmiştir.
ilköğretim kurumları olarak ibtidaiye Mektepleri açıldı. Önemli bir hareket olarak kız çocuklarının da okumaları öngörüldü ve kız okulları açıldı. Bu sivil ve askerî okullarda ders verecek öğretmenleri yetiştirmek için öğretmen okulları kuruldu. Bunlar meslek okullarıydı. Çeşitli düzeyde başka meslek okulkları da açıldı. Baytar Mektebi, Ziraat Mektebi ve Mülkiye Mektebi en tanınmışlardır. Maalesef bütün bu gelişmeler bir dağınıklığı doğurdu. Vakıf kuruluşları olan medreselerin yanında, ikinci bir grup olarak devlet. yukarıda anlattıtğımız bu modem okulları açmıştı. Bununla kalmadı, ülkede yaşayan azınlıklarla, bazı yabancı ülkeler
Osmanlı topraklarında pek çok okul açtılar. Böylece dört ayrı okul grubu ortlaya çıktı. Devlet ancak bunlardan birini kontrol edebiliyordu. Azınlıklardan özellikle Rumlar. Ermeniler ve Yahudiler kendi okullarını açmıştı. Yabancı ülkelerden A.B.D., almanya, Rusya, ingiltere, Fransa, Avusturya ve italya'nın açtığı okulların sayısı ise bini geçmişti. Üniversite eğitimi vermek amacıyla Darülfünun adında bir okul açıldı, ama bu okul hiçbir zaman gerçek anlamda bir üniversite olamadı. |
|
|
|
|
|
|
|
|